Nemrut Dağı… Adıyaman ilinin ismini belki de en çok bu yer şekli sayesinde işitirsiniz. Gidenler bilir hırçın dağlar vardır bölgede…
Derin bir nefes almaya çalışınca uzun bir süreden sonra içimdeki bir “şey” soluğumun yarım kalıp tıkanmasına neden olmadı. Ciğerlerimin…
Ne şansız adamsın be kardeşim sen yaa.. Tüm kırmızı ışıklar hep sana yanar, Hep tam sen bankamatikten para çekecekken…
Yüreğim yanıyor yüreğim… Haberi aldıktan sonra geceleri dalamıyorum uykuya, gündüz SU içerken her yudumda aklıma geliyor. Sindiremiyorum içime, kabullenemiyorum.…
En çok güldüğüm O idi… Arkasından en çok ağladıklarım listesinde ise en üst sıralardaydı… Aramızdan biri de çıksın desin…
Geçmiş zaman içinde bir ara Bektaşi’nin birine sormuşlar: -Ey Aga, Gelse bir dilber-i ahu olsa yevm-i Ramazan, Dilber-i ahu mu…
OyOyOyOy Şöyle güzel bir yemekten sonra karnını sıvazlarsın ve derinden gelen bir OyOyOyOy çekersin… Biz normal insanlar yemekten sora…
Gözyaşı.. Gözünün yaşı… Başka bir şey değil ki bu gözyaşı… Taa derinden geliyor çook derinden… Ama bu sefer aklımı…
rakı.. ilk aklıma o geldi… nedendir bilinmez.. yamuk kesilimiş bi kot, şort yapılmaya çalışılmış salaş olunca giyiyorum… sünnet düğün mezuniyet…
“Enel Hakk” demiş 10.yy da Hallac-ı Mansur.. Kulaktan dolma Arapça bilgimle “Ene”nin Ben demek olduğunu biliyorum.. Hakk’ta malumunuz Allah…