Gozyası

 

Gözyaşı.. Gözünün yaşı…
Başka bir şey değil ki bu gözyaşı… Taa derinden geliyor çook derinden…

Ama bu sefer aklımı kurcalayan gözyaşı insanın döktüğü gözyaşı değil.

Şarap… Şarabın gözyaşları..

İçmeyi, tatmayı bilin bilmeyin kadehten bir yudum alınca ya da tadınca şarabı.. Bardaktan süzülmeye başlar şarap… Şarabın gözyaşları akar kadehin yanaklarından…

Şarabın gözyaşına bakınca aklıma çok farklı düşünceler takılır benim… Kimi zaman eski tapınaklara götürür beni kimi zaman Bozcaada’ya..

Kimi zaman dalında bir üzümü düşünürken kimi zaman fermantasyonu öğrendiğim lise sıralarına dönerim…

Şarap içmek herhangi bir alkollü içkiyi içmek gibi değildir… Şarap içmenin bir edebi adabı bir kültürü vardır..

Kokusu, tadı, görüntüsü, saklanışı, tadımı, hazırlanışı, sunumu, servisi, koleksiyonu hepsi ayrı bir ritüel olup hepsinin Şarabın kıymetine ve akan gözyaşına bir etkisi vardır…

Şarap bu kimi zaman keyiften kimi zaman hüzünden akıtır âdemoğlunu gözünün yaşını ama kimse hesaba katmaz kadehin yanağından akan yaşın bakirelerin ayakları altında ezilen üzümlerin gözlerinden aktığını…

İçelim efendim :)

Leave a Reply