2016 – Ne yildi ama?

2016’ya not vermek benim haddime değil zira çok çalkantılı ve sıkıcı bir yıl oldu. Daha kötüsü olur mu? Bin beteri olabilir. Umarım bundan kötüsünü görmeyiz.

Malum olduğu üzere her yıla not vermeye devam ediyorum.

2011’den bu yana her yıla bir karne verdiğime göre artık geleneksel hale geldi diyebilirim.

Tüm yılı bir yazıda önemli anlarla özetlemek kişisel gelişimim açısından da çok faydalı oluyor.

Nerelerden geçtim neler yapıp neler başardım, nelere üzüldüm, nelere sevindim gibi önemli satır başlarını, mihenk taşlarını hatırlamamı sağlıyor bu alışkanlık.

Önce yazılsın bakalım neler yaşanmış 2016’da benim için sonra da notunu vereyim.
Yılbaşını güzel arkadaşlarla yoğun bir kar yağışı altında yakın dostlarımızla birlikte Beko terasta karşıladık.

Karlarla kaplı bir İstanbul’da güzel bir yıla başladığımızı ümit ediyorduk.

Ocak ayı, 2015 sonlarından sarkan işle alakalı belirsizlikleri sonlandırmak adına kararlı adımlar atmaya başladığım bir aydı. Aynı şekilde yurt dışına tekrar dönmek üzere gerekli olan IELTS sınavını geçtiğim bir dönemdi.

Ayın son günü ise güzel kuzenim Burcu’nun düğünü için Gaziantep’e gittik. Aileyi görmek güzeldi.

Şubat ayı içerisinde Belarus’tan güzel insanlar geldi ziyaretimize. Her misafir gelişinde İstanbul’u gezdirirken keyif alıyorum onlar gibi turist gibi gezmek çok mutlu ediyor beni. Bu şehri Turist gibi yaşamak lazım.

Şubat sonunda TeliaSonera’ya ve Akmerkez’e bir çiğköfte partisi ile veda ettim. Bugüne kadar çalıştığım en sofistike ekipti Telia Eurasia ofisindekiler. Büyük kayıp oldu insanlardan ayrılmak.

Şubat ayı bir bitişe sahne olurken Mart ayı ise önemli bir başlangıcın kapısını açtı. Çok daha fazla sorumluluk çok daha fazla yetki ve çok daha keyif aldığım bir işe başladım. Çok mantıklı bir adım oldu kariyerimde yeni işim. Yeni iş yeni ev demek oldu.

Nisan ayında çok büyük bir değişikliğe karar verdim ve yaklaşık 15 yıldır birlikte yaşadığım gözlük ve lenslerimle ilişkimize bir son verdim. Çok ani bir karar oldu ve stratejik olarak hatalı bir zamanı seçtim ve aileden kimseye haber vermedim. Operasyon sonrası çok acı çektim ama iyi ki yapmışım diyorum şu an klavye başındayken.

Mayıs ayı içerisinde yeni şirketimin genel müdürlüğünün ve üretim tesislerinin bulunduğu Sofya ve diğer Bulgar şehirlerini gezme şansını elde ettim.

Mayıs ayında belki de en eski arkadaşımı can dostumun mutlu bir evliliğin ilk adımını atarken şahidi oluyordum. Harika bir düğün olmuştu.

Uzun bir aradan sonra gerçekten yemyeşil bir doğaya döndüğüm, yıllar yıllar sonra samanyolunun tüm gökyüzünü kapladığı bir yeri görüp bir dağ eteğinde yorulup güneş altında uyukladığım harika bir geziye katıldım haziran ayında. Bolu’ya, Kıbrısçık ilçesine gittik tüm iş arkadaşlarımla.

Temmuz ayında ben ne yaşamış olursam olayım hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Zira bir cuma akşamı elimde kadehimle camımdan canlı darbe girişimi izledim. O geceye ait en güzel anı ise 29’uncu kattaki evimin birkaç kat altından geçen helikopterin içindekilerle göz göze gelmem oldu diyebilirim.

Zaten 15 Temmuz sonrası tüm yıl kendi yaşantımıza odaklanamadık. Her daim gündemde ne olacak bu memleketin hali havası hakimdi.

Her sene olduğu üzere gene bir tüm ayı hasta olarak geçirme becerimi bu sene Ağustos ayında gösterdim. Yaz günü zatüree olup zaten sıcak olan günleri daha bir azaba çevirdim.

Eylül ayı ise uzak ara geçirdiğim en güzel, en dolu, en unutulmaz tatili geçirdiğim ay oldu. Ortahlarla 8 kişi İstanbuldan Floridaya çıkartma yaptık. Son parçamızda Washingtondan güneye indi ve unutulmaz anıların olduğu bir tatil geçirdik. Bu tatil dahilinde bir hayalimi gerçekleştirdim. Üstü açık bir Mustang ile Kuzey Amerika’nın en güney noktasına gittim. Olağanüstü Key West manzarası harika bir tecrübe yaşattı bana.
Ekim ayı ise yine Belarustan eski dostları ağırladığım bir ay oldu. İki Olga geldi İstanbula ve biz elimizden geldiğince ev sahipliği yaptım onlara.
Ve elbette Özgür-Can-Ayhan buluşması yıllar yıllar sonra ama sanki en son geçen hafta buluşmuş gibi devam eden bir dostluk bizimkisi.

Son olarak ise yıllardır gitmek istediğim bir yere gittim Ekim ayında. Kapadokya! Kesinlikle tekrar gideceğim bir yer olacağı kesin.

Kasım ayında ise bir iş seyahati için yine yollardaydım. Kastamonuyu ziyaret ettim. Arabayla git gel yapmak hem de tek başına biraz zor oluyormuş onu öğrendim.Bir başka Kasım ayı olayında ise 20 yıllık kardeşler ile bir klasiği tekrar ettik ve gene ezeli rakibi eli boş gönderdik.

Aralık ayı başında yine Belarustan misafirlerim vardı. Ne kadar çok gelmişler bu sene hoşgelmişler J Aynı zamanda Bacanaklarla ilk şehir dışı toplantımızı yaptık Bursada.

Yılın son günlerinde ise çok ümitli olduğum bir programa dahil oldum. Yeditepe Üniversitesi mentorluk programına mentor olarak katıldım ve mentiimle tanıştım.

Son olarak ise hasta hasta yılbaşını geçirmek üzere güzeller güzeli Minske gittim. Çok özlemişim.

Bir yılın çoook rafine özeti bu kadar işte.

AAB açısından bakınca muazzam bir yıl ama ülkemiz açısından zor bir yıl olarak geçti. Kendimizi içinde yaşadığımız ülkeden, çevreden soyutlayamayız. Dolayısıyla kendi adıma 8/10 verirken ülke açısından 2/10 veriyorum. Ağırlıklı ortalamasına bakarsa ise 6,5’tan 7 verdim bu yıla.

İnşallah 2017 yılı içinde biraz uzaklaşma şansımız olur bu stresli ortamdan ve artık daha büyük bir aile oluruz.

Önceki yıllar:

2010
2011
2012
2013
2014
2015

Leave a Reply