Sene 1990!
Ilkokula yeni baslamisim. 6-7 yasindayim.
Babamin cok cok cok sevdigi, gozu gibi baktigi, inanilmaz severek kullandigi (benimde omrumde ilk defa direksiyonuna oturdugum araba) yesil renkli bir Ford Concul arabasi var.
73 Model ama kiz gibi. Uzun yolda 1-1,5 saat gittikten sonra perfromansinin arttigina inandigi, hizlandikca yola adeta yapistigini iddia ettigi ve caiz tabirle ask yasadigi bir araba.
O sene icinde Gaziantep`e giderek son model bir arac teybi taktirdigi guzelim arabanin icinde bolgeyi kasip kavuran sicak hava etkisi altinda okullarin kapanmasi ile yaz tatili icin Urfa`dan Mersin`e gidiyoruz.
Urfa – Nizip – Antep – Bahce – Gavur Dagi – Ceyhan – Adana – Mersin – Cennet Cehennem ve sonunda Ertur`a varacagiz.
O seyahatin verdigi keyif ile tum aile buyuk bir hevesle yoldayiz.
Defalarca gecirdigimiz ve gecirecegimiz bu seyahatlerden akillarda bugun gibi kalan en onemli ayrinti ise bir ses, bir enstruman, bir sarki, bir kaset ve bir ses sanatcisi.
Hala kaset gozumun onunde; siyah renkli bir kaset, uzerinde ud resmi var. Calan sarki; Beni unutma!
O gun bugundur UD calamiyor olmak icimde bir ukte.
Coskun Sabahi canli dinlememis olmak ise bugun itibari ile benim ayibim.
Beni unutma!
Sensiz birakma!
Gel and icelim yillara!
Yillara!