Kako Ali ve Zühtü Amca yeni yılın ilk Pazarında Kadıköy sahilinde bir çay bahçesinde oturup sohbet ederler.
Hava pek sıcak olmasa da güneş öğle vaktini gayet güzel şekilde aydınlatmaktdır. Yanlarından simit satan iki küçük çocuk geçerken, aynı anda yakın camilerden birinden ezan sesi duyulmaya başlar.
Biraz ötede iki taksici laf dalaşına girip hararetli şekilde tartışmaya tutuşunca, hem yoldan geçenler hem de çay bahçesinde oturanlar o yöne doğru bakarlar. Neyse ki; şans eseri yanlarından geçen ekip otosundan gelen anonsla dalaşmayı bir kenara bırakıp, tıkanmasına sebep verdikleri yolu açar ve kendi yollarına giderler.
O esnada garson sipariş verdikleri ikinci çayları ve yanında her ne kadar Zühtü Amcanın doktoru yasaklamış olsa da, bol kaşarlı ve sucuklu tosları getirip masaya koyar.
– Ali, benim inanışıma göre keyifle yediğin hiçbir şey senin sağlığına zarar vermez.
– O ne demek şimdi Zühtü Amca?
– Demem o ki; mesela ben yüksek tansiyon hastasıyım, eğer bu tostu “Yersem tansiyonum yükselir, acaba bir şey olur mu?” diye sorgulayarak yersem, kesin eve gittiğimde kötü hissetmeye başlarım. Amaaa, “Ohhh ne kadar da lezzetli” diyerek mutlu mesut şekilde mideye indirip, boğazlar meselemi çözersem emin ol kuşlar kadar hafif bir şekilde eve giderim.
– Valla sen öyle diyorsan öyledir Zühtü Amca.
Zühtü Amca, sen yemek diyince aklıma geldi. Benim Erasmus’ta tanıştığım Belaruslu bir arkadaşım var, adı Anton.
Dün internette yazıştık kendisiyle. Benden “Rahat Lokum” diye bir şey istedi. Markası mı Rahat diye sorunca, hayır kendi Rahat Lokum dedi. Evde anneme babama da sordum onlar da bilemediler rahat lokumun ne olduğunu.
– Hahahahaha
– Noldu Zühtü Amca? Ne o bu kadar komik olan?
– Yahu elbette Rahat markası falan değil. Vakti zamanında bir komşumuz vardı. Boşnaktı kendisi. Oğlunu birinci Dünya Savaşında kaybeden kimsesiz bir kadındı. Tüm mahalle kendisine Pamuk teyze derdik. Pamuk teyzemiz de her hafta kapıya çıkar, biz sokakta oynarken: ‘Kuzucuklarım gelin Rahat Lokum vereyim size’ diye bizi çağırırdı.
Biz de lokum yemenin verdiği keyif ile o zamanlar rahat lokumun ne olduğunu pek umursamaz ağız dolusu lokumları götürürdük.
Çok sonraları bir sohbet esnasında öğrendim ki, bizlerin lokum dediğimiz dünyaca ünlü Türk tatlısına Boşnak dilinde Rahat Lokum derlermiş.
– Acaba Rusçada da mı öyle diyorlar?
– Balkan halkları ve Slavlar birbirleri ile kültürel ve sosyal olarak çok etkileşime girmişlerdir tarih boyunca, Alicim. Elinin altında Ayfon mudur nedir o zımbırtı var işte, aç bak bakayım Rusçada lokum nasıl yazılırmış.
– Hemen bakayım Zühtü Amca. … Wikipediada yazdığına göre Rusçada da Rahat Lokum olarak geçiyor Zühtü Amca.
– Bak tahminim doğru çıktı. Gelgelelim asıl soruya. Bizim Lokum dediğimiz meşhur tatlımıza kimi milletler neden Rahat Lokum diyorlar biliyor musun?
– …
– Boş boş baktığına göre bilmiyorsun Kakocum. Dur anlatayım da öğren. Vakti zamanında 1. Abdulhamid sert şekerlerden, hani akide şekeri dediğimiz şekerler, çok sıkılır ve daha yumuşak tatlılar bulunması için bir yarışma düzenletir. Bu yarışmayı “Rahat-ul hulküm” Arapça adıyla Ali Muhittin bey kazanır ki, biz kendisini Ali Muhittin Hacı Bekir olarak tanırız.
– Eminönündeki meşhur lokumcu mu yani?
– E şöhreti nereden geliyor sanıyorsun? O yarışmadan sonra sarayın tatlıcıbaşı’lığına getirilmiştir de ondan. Ayrıca Rahat-ul Hulküm, Arapçada boğaz rahatlatan anlamına gelir. Lokumun yumuşak olması ve yemesinin kolay olmasından ötürü Ali Muhittin bey eserini bu şekilde isimlendirmiştir.
– Çok enteresan Zühtü Amca.
– Demek ki İngilizlerin Turkiş dilayt dedikleri bu meşhur şekerlememizi kimi dillerde hala ilk adına sadık kalacak şekilde adlandırmaya devam ediyorlar Kako. Bu sebeple gönül rahatlığıyla arkadaşın… Adı ne demiştin?
– Anton.
– Heh, Anton’a gönül rahatlığıyla Hacı Bekir’den alacağın lokumları rahat rahat gönderebilirsin.
– Derdime derman oldun yine Zühtü Amca. Zühtü Amca, hiç Marmaray’a bindin mi?
– Yooo Ali binmedim, neden?
– Hadi gel şurdan hemen Sirkeci’ye geçelim de Hacı Bekir’den lokumları alayım.
– Geçmesine geçelim de, vakti zamanının Osmanlı Sultanı’nın dediği gibi beni ölmeden yerin altına sokma evlat! Gel vapurla geçelim.
– Hangi Sultan, neden öyle söylemiş?
– Eee onu da sen araştır da, gelecek hafta sen bana anlat hikayeyi be Ali. Hadi gidip şurdan jeton alalım da vapur sefasıyla geçelim karşıya.
– Haydi! Garson, hesabı getirir misin?