Daha önce de defaatle yazdığım gibi yazılar yazıyor olmak, blog tutmak kendi adıma yaptığım en kıymetli şeylerden biri benim için. Yazıların kıymetlerinin sebebi de geriye…
İçimdeki feryadın elleri var sanki O ellerle göğüs kafesimi parçalayıp karşıdaki dağları yıkmaya gitmeye çalışıyor adeta. Onu sakinleştirmek için göz yaşlarımı damlatıyorum göğsüme ki feryadımı…
Aşk! Ezelden ebede ama sadece ve sadece tek kişiye… sana! Aşk, sana ve sadece sana.. Bir ömür nefesim senin nefesin koksun da yaşadım diyebileyim.Bırak gözlerinin…
Karanlık!Soğuk!Sessiz!Biraz ürkütücü! Yalnız… Karanlığa fener varSoğuğa battaniye.Sessizliğe şarkılar,Ürkmeye karşı ise cesaret. Yalnızlığıma, sensizliğe ise çözüm yok.
“Evsiz” olmak sokakta yaşamak değilmiş. Evsiz olmak, hiçbir yerde kendini evinde hissedememekmiş. Ev, iki harfli ama çok anlamlıymış.
200 km hızla gidiyorum, ellerim direksiyonda değil, pedalların yerini bile bilmiyorum, ehliyetim yok ve üstüne üstlük araba da çalıntı…” Ya atlayacağım bu arabadan ya da…
En karanlık gecemin sabahında bir paranoya uğruna beni ışıksız bıraktın.Bir günaydındı beklediğim oysa sana erişebilmenin keyfine karşılık. Şarkı da diyor ya; ”Beni kör kuyularda merdivensiz…
Son günler, haftalar, aylar o kadar çok şey yaşattı ki bana bu dönemi hayatımın hiçbir evresi ile kıyaslayamam. Kontrolümün bu denli elimde olmadığı ve adeta…
Saatleri sayiyorum senin icin, her bir dakika bir gun gibi geliyor. Yarin ne yapacagimi bilmiyorum ama cok ozel bir gune uyanacagim. Nasil gelecegim ben sana…