4 günlük otostop yolculuğunun sonunda en nihayetinde doğa harikası olan Cayo Saetia Milli Parkı’na gelebilmiştik.
Yanımda kameraman arkadaşım Ali, parkı iyi bilen yerli Hernandez ve belgeselimizin yönetmeni Portekizli Fernando da vardı.
Annesi İspanyol olan Ali, rehberimiz Hernandez ile çok rahat iletişim kurabildiği için şanslıydık.
Küba’da geçireceğimiz yirmi yedinci gece için çadırlarımızı kurmuştuk ve Hernandez yakındaki bir kasabadan aldığımız balıkları pişirmemiz için ateşi yakmaya başlamıştı.
Bu arada Fernando elindeki cep telefonu ile bir oraya bir buraya koşup nafile bir sinyal yakalama peşindeydi ve bu sahneyi izlemek bizi çok eğlendiryordu.
Yemekler yenilip enerjiler toplandıktan sonra Fernando’nun da komutları ve Hernandes’in yol göstericiliği ile yola koyulmuştuk.
O gece sabahın ilk saatlerine kadar çekim yapıp, sabahın ilk ışıkları ile kamp alanına geri dönmeyi planlamıştık.
Ama doğa belgeselciğinin en güzel söylemidir: “Belgeselci plan yapar, doğa güler”
Sabaha kadar konuşlandığım hiçbir noktadan bir tek kare bile alamadık. Takip ettiğimiz tüm sürüler bir anda ortadan yok oldular.
Aksi gibi sabah kampa döndüğümüzde de, kampımızın yerlebir olduğunu gördük.
Çalınanlar arasında Fernandon’un hırkası da vardı. Hırkanınca cebinde de telefonu.