Lisans eğitiminde bir hocamız, dersin birinde rahmetl Sakıp Sabancı hakkında şöyle bir aktarımda bulunmuştu:
Sakıp Ağa, kendisine sunulan yeni projelerin, atılımların, girişimlerin önce detaylarını dinler
hemen ardından şu önemli soruyu çalışanlarına sorardı:
?Günün sonunda ne yutacağız??
Soru;
Gayet kısa ve net.
Anlaşılabilir ve cevaplanması zorunlu.
Kritik ve başarı kriteri.
Özet ama cevaplanması en zor.
İşaret ettiği zaman dilimi çok önemli: Günün Sonu.
Bana lagaluga yapma arkadaşım, ben, iş bitiminde nasıl bir kazanç elde edeceğim? Bana bunu söyle.
Güncel jargonla sonuç odaklı.
İşte iş dünyasındaki temel bakış açısı da tam bu şekilde. Sonuca odaklanmış durumda.
İş dünyasında da aynen futbolda olduğu gibi kimse iyi oynayana üç puan vermiyor ya da okuldaki gibi gidiş yolundan not alamıyorsunuz.
Sizi değerlendiren kişilere,
– ya ama ben bunu bunu çok iyi yaptım yine de proje battı,
– ya ama satışlar çok iyi gidiyordu lakin krizi hesaba katmadık,
– ya ama nakit pozisyonumuz çok kuvetliydi fakat doviz kurları çok ani dalgalandı,
….. ya ama? deme gibi bir lüksünüz yok.
Zamanı dolduğunda hedeflenen, arzulanan, belirlenen noktaya ulaşamadıysanız ?ya ama? sizi kurtarmaz.
Yutacağını iyi hesaplaman ve hesabını tutturmandır önemli olan. Sonuç sonuçtur, arta kalan ise teferruat.
Günün sonu:
Gün sonları önemlidir :)
Sadece sonuca odaklanmanın, “başarı için her yol mübah mıdır?” sorusunu aklıma getirmesi, beni bu konuya biraz tedirgin yaklaşmaya itiyor.
Patronlar elbette sonuca bakacaktır ama o sonuca “nasıl” ulaşıldığını da gözden kaçırmamaları, onlar iyi ve ahlaklı bir iş adamı yapar, görüşündeyim.
@ Aslı,
Kesinlikle haklısın… Düşüncelerin ve sakıncaların konusunda sana katılıyorum.. Ancak, benim bahsettiğim nokta iş dünyasının mazeretlere yer bırakmadığı idi..
Önemli olan sonuç… başarısız olmak kabul edilemiyor bu sebepten ötürü..