Bundan tam 22 yıl önce yani bir önceki bin yılın son senesinde.
Akranlarımız dönemin meşhur kahvehanlerinde, bilardo salonlarında zamanı caiz tabirle öldürürken, bıyıkları yeni terleyen, içi enerji dolu yeni yetme bizler boş zamanlarımızın tamamını ya spor salonlarında idman yaparak ya da buldugumuz tüm müsait noktalarda kendi aramızda basketbol oynayarak geçirirdik.
Kazanmayı ve kaybetmeyi, takım olmayı, sorumluluk almayı, liderlik yapmayı ve yardımlaşmayı öğrendiğimiz o senelerde yakaladığımız arkdaşlıklarla kendi yaş gruplarımızla yarıştığımız tüm turnuvaları favori olarak kazanmıştık.
Anadolu Lisesi olarak Şanlıurfada kazandığımız her turnuva sonrasında da ilimizi bölge şampiyonalarında temsil ediyorduk. İşte o temsillerin en unutulmazlarından birinde yani yine önceki bin yılın son senesinde turnuvanın yapılacağı ile giderken büyük bir heyecan ve şevkle Mançoloji albümünü walkmanlerimizin kulaklarını paylaşarak veya plastik bardakların içine bırakıp eko yaratarak takımca dinliyorduk.
Adam olacak çocuğa katılma hayali ile büyüyen o dönem ergenleri albümdeki tüm şarkıları ezbere söylerken seyahatimizin nasıl geçtiğini anlamıyorduk.
Bugün, yıllar yıllar sonra bir Kiev sabahında “İşte Hendek İşte Deve” şarkısı dilime dolanınca bir önceki bin yıla gidip deplasman otobüsümüzün en arka sağ koltuğuna döndüm.
Dilimde bu şarkıyla uykuya dalacağım bu şafakta.
Kuyu başına vardım …