Zamani Yaniltmaya Calisma(ma)k

Zaman nedir, yapısı nasıldır? Bir varlık mıdır? Varlık dışı mıdır? Boşlukla bir ilgisi var mıdır? Değişim konusunda ısrarlı mıdır? Ve başlangıcı nedir? (Aristoteles)

Aristoteles, yukarıda sorduğu sorulara bir cevap verebilmiş mi bilmiyorum. Aslında bir filozof olarak başlıca sorumluluğu cevap vermekten ziyade sorular üretmek olduğu için vereceği cevaplardan çok doğru soruları sormaya odaklanmış olması muhtemeldir diye düşünüyorum.

Hayatımızın en önemli kavramı olan zaman kavramının ona karşı olan bakış açımızla ne kadar çok zıtlaşma eğiliminde olduğunun farkında mısınız?

Ne zaman veya neden bilmiyorum, belki zaman ve dünya yaratılmadan önceleri ya da daha sonraları,  insanoğlu ve zaman arasında bir ters düşme, bir zıtlaşma, bir inatlaşma yaşanmış olmalı.
(Zamanı anlatırken bile; ?Ne zaman?, ?önce?, ?sonra? gibi onunla ilintili kelimeler kullanmak zorunda kalmam da enteresan doğrusu.)

Açıkçası, zaman denen yanılsama aleni şekilde insanoğlunu “gıcık gitmeyi” ant içmiş sanki.

Örneklendirelim mi?

Beş dakika.

Mezuniyet sınavında son soruyu çözmeye çalışan öğrenci için beş dakika ne kadar kısa bir süredir değil mi? Hesaplar, kitaplar, yazar, siler ama o sonuca ulaşamaz kısacık (!)beş dakika içerisinde.
Çok kısa bu beş dakika çoook.

Peki, doğum sancıları çeken annenin çocuğunu kucağına alması için dişini sıkması gereken beş dakikaya ne demeli? Belki saatler, belki haftalar gibi gelir o sancı ve acı dolu beş dakika.

Bu sefer on saniyeye bakalım.

Dünya şampiyonluğunun geleceği final maçında son on saniyelik hücum şansı sporculara, teknik heyete, seyirciye göre ne kadar uzundur sizce? Hepsine göre farklıdır zira ama normal bir on saniyeden çok daha uzun.

Ateşin üstünde kalan ele göre ne kadar uzundur iki saniye? Ya da bir sevgiliye sarılmak için ne kadar kısadır dakikalar? Mahkuma göre ne kadar kısadır görüş günündeki otuz dakika?

Sıkıcı bir filmin bitmek bilmeyen ikinci yarısındaki kırk beş dakika ne kadar uzunsa, mahkumun otuz dakikası da o kadar kısadır. Göz açıp kapama süresinin yanına dahi yaklaşamaz.

Sonuç itibari ile zaman, insanoğlu onu ne kadar çok manipüle etmeye çalışırsa o kadar direnç gösteren bir mefhumdur.

Müdahale etmeye çalışmamak gerekir, zira müdahalemiz beyhude bir çaba olacaktır.

Şartlar ne olursa olsun, geçmesi yada geçmemesi için düşünmeye kalkmak sadece işimizi zorlaştırıyor. Bırakalım o işini bildiği gibi yapsın. İşine burnumuzu sokmaya çalışırsak çok daha acımasız olabilir keza.

Günün Sonu:

Bizim gibi fiziğe inanan insanlar, geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki ayrımın, yalnızca inatla süren bir yanılsama olduğunu bilirler. (A. Einstein)

Leave a Reply