Ne bir Yuri Gagariniz uzaya ilk giden ne de bir Armstronguz bizim için ufak ama insanlık için büyük bir adım atan.
Ne bir Rumiyiz ‘Ne olursan ol’ gelen diyebilen ne de bir Şemsiz Mevlanayı aşka getiren.
Ne bir Mehmetiz İstanbulu fetheden ne bir Mustafa Kemaliz vatanı kurtaran.
Ne bir Peleyiz rekorları alt üst eden ne de bir Maradonayız tarihe geçmek adına Tanrının eli ile gol atmaya cürret eden.
Ne bir Itri, Münir Nurettin, Zeki Müreniz ne de Moon Walk yapabilen Michael Jacksonız.
Ne bir Dostoyevski, Çehovuz ne de bir Can Yücel, Halide Edipiz.
Ne Apollo-Soyuz da el sıkışan astronot, kozmonotuz ne de Kuduza çare bulan Pasteruz.
Ne Mimar Sinan ne Galileo ne Pir Sultan ne Da Vinci ne Behcet Uz ne Piri Reis ne Marthin Lutheriz.
Gun boyu bilgisayar başında, toplantılarda, sınıflarda, çizim masalarında, excel yumağında eften puften sorunları büyüten, çoğunlukla sorunların kendi olan, iki üç kişi yönetiyoruz diye hint kumaşına yan bakan egolarız sadece.
Hiç kimse hiçbirimizi yerimizden ayrıldıktan 2 ay sonra hatırlamayacaklar bile.
Satışları %3 arttırdık diye, projeyi zamanından 2 gün önce bitirdik diye, hastaya doğru reçete yazdık diye, davayı kazandık diye, toplantıda diğer bölüm yöneticisine laf soktuk diye, altımızdaki araba güzel diye, üçüncü evimizi de aldık diye, en afili profil resmini çektirdik diye kimse bizi 3 gün sonra, 3 ay, yıl, otuz yıl sonra 2 asır sonra ha tır la ma ya cak!
Ne bu aftra tafra? Ne bu küçük dağlar benim yüzüm suyum hürmetine dikildi havası? Ne bu ben merkezcilik.
Bi gidin allah aşkına!
Yukarıda saydığım isimler ve daha niceleri on yıllarca, asırlarca konuşuldular, konuşulacaklar!
O adamlara yakın bir isim olmayacak, olamayacaksak bizim gibi kendini bi bok zanneden milyarca insan var dünyada.
Bizim lacivertimiz olan.
Şimdi dağılın kendinizi daha faydalı insanlar yapmaya çalışın.