Bahar her şehire ayrı yakışır. Yeniden doğuştur her toprak parçası için.
Hele ki o toprak aylardır kalın bir kar örtüsünün altındaysa ve o örtüyü saran hava kış boyunca eksi yirmili dereceleri gördüyse gelen baharın kıymeti bir başka yakışıyor bu coğrafyaya.
Minsk?e her bahar gelişinde şehrin her bir köşesinde yenilenme çalışmaları başlar. Elektrik direklerinden, kanalizasyon kapaklarına kadar her yer boyanır. Zaten yeşili ve parkı bol olan şehrin tüm yeşil alanları elden geçirilir.
Hatta devletin belirlediği bir Cumartesi günü fabrikalar, atolyeler, iş yerleri gibi binaların çevresi o binalarda çalışanlar tarafından temizlenir, tamir edilir, boyanır. Bu günün adı ?Subotnik?tir.
Demem o ki bahar gelince Minsk, aylardır caiz tabirle yattığı kış uykusundan sakinlerinin el birliği ile uyanır ve önündeki baharı doya doya yaşamaya hazırlanır.
Şu sıralar hazırlıklar bir önceki senelere göre çok daha belirgin ve çok daha hızlı şekilde ilerliyor. Zira 9 Mayıs?ta Minskte Dünya Buz Hokeyi Şampiyonası düzenlenecek.
Belarus 9,5 milyon nüfüslu bir Doğu Avrupa ülkesi. Diğer Avrupa ülkeleri ile karşılaştırınca ekonomik refahının çok yüksek bir ülke olduğunu söylemek pek doğru olmayacaktır.
Hal böyle iken bir dünya şampiyonasına ev sahipliği yapmaya kalkışmak halk arasında pek olumlu tepkiler almasa da benim görüşüm bu tarz bir organizasyonun başarı ile altından kalkmak Belaruslular arasında da dış dünyaya karşı bir gurur sebebi olacağı yönünde.
Belarus tarih boyunca birçok ırk ve millette ev sahipliği yapmış topraklar üzerine kurulu bir ülke. Ülke coğrafyası uçsuz bucaksız bir plato. Engebe çok az ve kar altında olmadığı zamanlarda her yer yemyeşil. Ziyadesiyle göle sahip bir ülke. Hiç denizi olmasa da Deniz Kuvvetleri olan bir orduya sahip.
Tarih içerisinde ev sahipliği yapmış olduğu Litvanyalılar, Ruslar, Polonyalılar, Hırvtlar ile her daim bir egemenlik alışverişi yaşanmış. SSCB?nin yıkılmasından sonra işe Belarus Cumhuriyeti olarak tekrar tarih sahnesinde yerini almış bir ülke burası.
SSCB yıkılsa dahi hala Rusya ile çok yakın ilişkileri devam ediyor. Bir abi kardeş ilişkisi denebilir buna. Arada sırada kimi kızışmalar yaşansa dahi kardeş kardeş hayat devam ediyor.
Her iki ülke arasında sınır kontrolü yok ve Minskten arabanıza atlayıp Moskova yoluna girdikten sonra hiçbir kontrolden geçmeden ve tek bir kere bile saga ya da sola sapmadan 700 kilometre yol yaparsanız eğer varacağınız nokta direkt olarak Kızıl Meydan oluyor.
Bu yol tarifi bile size iki ülke arasındaki ilişkileirn detayını gösterebilir.
Bu arada bahsi geçen yol Moskova?nın ve dolayısıyla Rusya?nın Avrupa?ya bağlanan transit ticaret yolu olduğunu ve Belarusun konum itibari ile hem demir hem kara yolu açısından önemli bir güzergah üzerinde kurulmuş olduğunu belirtmeyi de es geçmeyeyim.
Belarus ve Türkiye arasında yakın zaman öncesinde imzalanan karşılıklı vize protokolüne istinaden vizelerin kalkması bekleniyor. Şahsen direkt olarak TBMM başkanının ağzından duyduğuma göre artık top Belarus meclisinin onayında. Son adım da atıldıktan sonra Belarus ve Türk vatandaşları karşılıklı olarak yapacakları ziyaretlerde vizeden muaf olacaklar.
Haftanın her günü İstanbuldan Minsk?e uçak seferleri var.
Elbette Belarus sadece Minskten ibaret değil.
6 ayrı bölgeden oluşan Belarusta irili ufaklı şehirler bulunmakta. Grodna, Gomel, Vitebsk, Mogilev ve Brest Minsk dışındaki diğer bölgeler.
İkinci en büyük bölge olan Brest?in Türk tarihi için de büyük bir önemi var. Osmanlı İmparatorluğunun tarihinde son toprak kazandığı antlaşma olan Brest Litovsk Barış Antlaşması, İkinc Dünya savaşında büyük bir savunma kahramanlığı göstermiş olan Brest Kalesinde imzalanmış.
Her ne kadar imzalanan bina Brest Kalesi içerisinde artık ayakta olmasa da Brest Kalesi hala bir tarihi eser olarak
ziyarete açık.
Brest Kalesi savunmasını anlatan ve biraz fazla vatan severlik havası esen ama güzel bir film olan?Brestskaya Krepost?u izlemenizi tavsiye ederim.
Tarih ve Coğrafyanın yanında Belarus mutfağından da bahsetmemiz gerekir.
Her ülkenin olduğu gibi Belarusun da kendine has yemekleri var.
Belarus kuzinesinin en önemli gıdası Patates. Ülke genelinde yetişen en yaygın tarım ürünü patates olması sebebiyle savaş öncesi ve sonrasında patatesin her türlü yemeğini yapmayı gelenek haline getirmişler.
Belarusa gelirseniz kesinlikle Draniki denen en meşhur patates yemeğini tadmayı unutmayın.
Dranikinin yanında kremaya benzer bir sos olan Smetana da ülke mutfağında birçok yemekte kullanılıyor.
Ayrıca geleneksel bir kahvaltılık olan Kaşadan da bahsetmek lazım. Yine savaş dönemi yokluklarından ülke geleneklerinde yer etmiş bir besin maddesi. Bir tür yulaf aslında.
Elbetteki Belarus mutfağı Türk mutfağı ile yarışamaz lakin yolunuz düştüğünde yukarda bahsettiğim lezzetleri tadabilirsiniz.
Ekonomik olarak pek parlak durumda değil demiştim. Son zamanlarda yaşadığı ekonomik krizler ülkeyi zor durumda tutmakta. Bunun en büyük sebebini ülkenin üretim sektörünün çok kısıtlı olması. Diğer tarafta ise yazılım sektöründe ciddi anlamda yetişmiş bir nüfusa sahip bir ülke burası. Dünyanın birçok köşesine yazılım desteği veren yüksek kaliteli ve göreceli olarak ucuz insan gücü ülkenin geleceği için bence önemli bir kıvılcım.
Özetle Belarus, tarih boyunca birçok ülkeye vatan olmuş topraklara sahip bir ülke. Her iki dünya savaşında da büyük yaralar almış bir halkın otuz yılı aşkın bir süredir belli bir noktaya getirmeye çalıştığı bir Doğu Avrupa ülkesi. Şahsım adına çok derin duygular hissettiğim bir yer.
Gitmesi gereken çok yol, kırması gereken çok kabuk olan eğitim seviyesi çok yüksek ve potansiyel sahibi bir ülke. Çok daha fazlasını hak ediyor ve umarım kısa zamanda hak ettiği seviyelere gelir.