Sen yuru tramvay gitsin

Modern çağın getirisi olan hemen her şeyin en temel ihtiyacı, enerji.

Bu bağlamda; yeni cihazların, araçların, yetenekleri gelişirken ihtiyaç duydukları enerji miktarları da azalıyor. Diğer yandan da enerji kaynaklarının verimlilikleri artıyor.

Örnek olarak; ilk kullandığımız yıllarda Ericsson 337?nin şarj süresi 15-16 saatten fazla sürmezdi. Bugün kullandığımız iPhone?ların da şarjları 1 gün civarı gidiyor. Her iki cihazın yetenekleri ve pil boyutları yan yana konulduğu taktirde, geçen zaman içerisinde ne kadar gelişme sağlandığını gözlemleyebiliriz.

Ancak gelinen nokta yeterli değil. Cihazlar gelişmeye, daha fazla özelliğe sahip olmaya  devam ediyorlar. Bu gelişmelerin sonucu olarak da daha verimli enerji kaynaklarına ihtiyaç duyuyorlar. Elbette, sadece mobil cihazlarla sınırlı değil enerji kaynağı sorunu.

Sonuç itibariyle enerji verimliliği ve çeşitliliği üzerine durmaksızın çalışmalar yapılmaya devam ediliyor.

Ufak bir araştırma ile internette birçok örneğe rastlanılabilir.

  • Titreşim yolu ile enerji üreten piller
  • Radyo dalgalarını enerjiye dönüştürebilen cihazlar
  • Güneş enerjisini kullanmayı planlayan kara yolları, vs…

İnsanların adımlarını kullanarak enerji üretme fikri de, yenilikçi enerji üretim yöntemlerinden biri olarak dikkatimi çekmişti.

İnsanların yürürken üzerinden geçtikleri zeminde oluşturdukları titreşim ve basınç değişimi ile enerji üretmeyi planlayan bir kurgu aslında. Günümüz dünyasında küçük çaplı uygulamaları da var.

Bu inovatif enerji üretim yöntemini günde 2-3 milyon kişinin ziyaret ettiği İstiklal Caddesi?ne uygulasak ve üretilen

enerji ile tarihi tramvayı işletsek nasıl olur sizce?

(Elbette ki yatırım maliyeti, fizibil olup olmadığı, tanıtıma sağlayacağı artılar gibi soruların mantıklı cevapları olduğunu varsayarak :) )

Leave a Reply